Bu yazıyı herkes okusun

Bu yazıyı herkes okusun - Perspektif
Klasman dışı - İçimizdeki Savaşlar

28 Haziran 2015 Pazar

İçimizdeki Savaşlar

Her ne kadar durağan bir cisim gibi görünsek de içimizde savaşlar yaşıyoruz.Hani içimde ne fırtınalar kopuyor bir bilsen dedikleri tarzda.Vicdan savaşları, akıl savaşları, nefs savaşları vs.. O yüzden hep ikilemlerde aralarda derelerde kalıyoruz, ne yapacağımızı bilemiyoruz ve doğruyu yanlışı ayırt etmekte zorlanıyoruz.Şu saydıklarımı hepimiz farketmesekte yaşıyoruz.Ama bunları nasıl düzeltebiliriz nasıl tek bilek tek yürek tek parça hareket edebiliriz? Aslında cevap çok basit dostlar.Ya bu deveyi gütmeli ya da bu diyardan gitmeli diyorsanız okuyun bu yazıyı.


Her gün her saat farklı olaylarla karşılaşıyoruz.Evde işte okulda bir buçuk metrekarelik metrobüs koridorunda bile neler yaşıyoruz ve bu hadiselere karşı aklın kalbin nefsin kaç farklı yansıması olduğunu bu güne dek aldığım calculus dersleriyle bile hesaplayamam.Ne hesaplaması kalem bile oynatamam hacı.


Nefs hadiseye bir yorum yapar.Kalp farklı bir yorum yapar.Akıl ayrı bir yorum yapar.İllaki birbirleriyle bir bağlantıları vardır ama farklı olan şeylerdir.Bu ayrım içimizde bir parça anlaşılabilsin diye bir örnek vermek gerekirse eğer vicdanlı ve müslüman bir insan, bir harama nazar ettiği zaman, yapmaması gereken birşeyi yaptığı zaman, belki de çok uç bir örnek olucak ama erkekler için bir bayanın mahremine bakmaması gerektiğinde baktığı zaman vicdan azabı çeker doğru mudur? Çünkü ona bakmaması gerektiğini bilir.Baktığı zaman cezalandırılacağını bilir.Cehennemde yanacağını bilir.Yaptığı fiilin yanlış olduğunu çok iyi bilir aslında.Ama o haramla günahla karşı karşıya geldiği zaman, aslında o harama günaha baktığında ne kadarlık lezzet alacakki.Yoldan geçerken 5 bilemedin 10 saniyelik bir lezzeti var mı? Var.Belki de Cenab-ı Hakk diyecekki sen şurda şu harama yeltendin.Diyeceksinki nedir Ya Rabbi ceza? El cevap:1000 yıl boyunca yanacaksın.


En düşük azabı da o ayak boşluklarına ateş yumağının konup beynin fokurdaması.


Any problem?


İyi de şimdi benim aklım diyorki bir dakika yaa napıyorsun sen? Sen şuna bakmakla işte sadece 5 saniye 10 saniyelik bir lezzet alacaksın karşılığında 1000 yıl.Misal kaç yaşındasın 30 yaşında.Derken 40 oldun sonra 50.Şu ana kadar çektiğin çok azap var mı? Var.Nice şeyler oldu canını okudu doğru mu? Hayattan soğudun hayattan.Peki sen toplam kaç senelik çile çektin? Ya diyelimki 30 senelik çile çektin.Ya sana 1000 diyorum 1000 (bin).Sadece ufacık bir bakışın neticesi.Hem de öyle hiç bir zaman ateş seni yakmadı 30 senelik çilende.Akıl şimdi buna haykırıyor ama içten başka bir duygu diyorki bak bak diye.Yani akıl bakma diğeri bak diyor.Bak dikkat edersek bir ikilem var.Tam bu sırada bu olayı donduralım.Tam oranın analizini yapalım seninle güzel kardeşim.


Akıl bildiklerini ortaya koyuyor değil mi? Akıl bu ya realistlikte son nokta.Vicdan diyorki yanlış yapıyosun yanlııış.Ama nefs diyorki yapıcam.Ortada bir savaş var.O meydan muharebesinden bazen nefs galip geliyor mu? Evet bazen nefs galip çıkıyor.Demek içinde bir ikilem varsa içinde bir harp var demektir.İyi de bu harp nasıl bir harp? Bu nasıl bir savaş? Ben tek parça değil miyim? Ben bir tek ben Fatih değil miyim? Neler dönüyor benim iç alemimde neler oluyor? Bunu iyi bilmezsem doğru karar almayacak hayatıma da doğru yön vermiyeceğimdir.Yani hadiseleri yanlış yorumlayacağımdır.İbadete benim bakış açım sadece bir miktar zamanın müsaitliği olarak bakarsam 24 saat boş olduğum halde ben yapamam müsait değilim diyeceğim.Ama eğer farklı bakış açısıyla bakarsam en yoğun anımda en çok işimi yapacağımdır.


Yani diyorumki ezberleri bozacaksın.Biraz bildiğimiz standardın dışına çıkacaksın.İşte o meydan muharebesinin analiziyle ancak doğru karar alınabilir hayatına doğru yön verdirilebilir.Yanlış yorumlarsam beni çok yanlış yöne sürükleyecektir.Bakın nefsin kendine ait askerleri orduları var ve bu askerler gerçekten az miktarda değil bilakis çok ciddi miktardalar.Evet nefs ordusunu askerlerini alıp bir safa geçiyor.Sonra aynı meydan muharebesi içerisinde benim aklımın da askerleri var.Akıl da kendi askerlerini alıp bir safa geçiyor.Vicdan durur mu o da kendi askerlerini alıp bir safa geçiyor.Diğer latifelerin duyguların da askerlerini alıp başka bir safa geçtiklerini söyleyebiliriz.Derken tamam herkes hazırsa meydan muharebesi başlasın.Haydi gazamız mübarek olsun.


Peki benim şu kavşağım ikilemim nerden kaynaklanıyor? Tam olarak şurdan.Nefs.Ben nefsin istediğini yaparsam nefs daha fazlasını ister.Daha fazlasını yaparsam daha fazlasını ister.Daha fazlasını yaparsam da çok daha fazlasını isteyecektir.Nefs kendi isteği yerine getirildiği sürece safına asker çeker.Ziyadeleştirir.Çoğaltır.Kalbin kendine ait olan duygularını bile kendi safına çeker.


İnsan nefsinin esiri değil nefs insanın esiri olmalı.Mesela nefsinizi eğitmeye çalışıyorsunuz ve ona çok geniş imkanlarda yemek yemeyi öğretiyorsunuzdur.Dahası yok mu diyecektir.Ama bak duydum burda bir de bu var diyecektir.Onu verin ha bir de şurda şu var diyecektir.Yani bunun kendine ait askerleri var ve ben nefse her istediğini verdiğim zaman o diğer askerleri bile bunun safına geçiriyorum demektir ve bunun safına geçtikçe güçleniyor.Güçlü oldukça da ben kendi benliğimden asker kaybediyorum ve bu döngü yineleniyor.En sonda da nefs şu meydan muharebesinin padişahı hükmüne geçiyor.Bu padişah oldumu bildiğiniz akıl kalp vicdan latifeler hepsi köşeye sinmiş sesini çıkaramaz pozisyonda kalırlar.Ortada nefs hakimse akıl kalp vicdan kaçacak delik ararlar.Pusmuşlardır.Şimdi kafasını kaldıracak bişey söyliyecek olsalar bile üstten bir şamarı yiyorlar ve bir daha sesini çıkaramayacak hale geliyorlar.İyi de bu zavallılar bu köşeden çıkamıyor ki ne okuyacak ne ibadet edecek ne yapacak güç takad yokki.İyice köşeye sinmiş.Güç de yok bütün hepsi nefsin tarafına geçmiş.Nefs burda padişahsa ele geçirir çünkü.


Ama gariptir Allah'ın lutfü keremindendir.Nefs bir yerde hakimse yaptığı şeylerin cezasını da kendi çeker.Bakınız içki içen bir insan içkiye başladığı esnada herşeyin çok güzel olduğunu düşünür.Zaman geçtikçe hadiseden iğrenir.Bakınız aşırı taşkın bir eğlenceye giden ilk etapta çok eğlenir daha sonra gittikçe iğrenir çünkü lezzetin içerisindeki aynı elemi sıkıntıyı görür.Bu sefer nefs ordan yorgun bitkin kenara çekildiği zaman akıl ve vicdan baktılar ortam müsait çıkarlar sahneye rollerini eda etmeye.Derken bunlar çıkarlar ve biraz güç alırlar.Özellikle insanlar büyük günahlar işledikten sonra ibadet etmeye meyil ettikleri zaman bundan çok büyük lezzet ve keyif alırlar.Çünkü nefs kendi kendini bitirmekten harap olmuş meydan boş muharebe edecek kimse yoktur.Ama tuhaftır ayetime kerimede de geçer.İnsan daralır bunalır Allah'tan yardım ister rabbim bana bir genişlik ver söz birdaha yapmayacağım der.Allah ona genişliği verir ama insan gider o hatayı tekrardan yapar.Tekrardan yalvarır.Allah tekrardan imkanı verir ama gider tekrardan aynı hatayı yine yapar.


Bakın bu bir döngü.Kartopu ya benim lehime büyüyecek ya da alehime.Ama şunu çok iyi bileceğim ki uzun süredir nefsin eline asker veriyorsan meydan muharebesinde köşeye sinmemek için yaptığın mücadele hiç kolay olmayacaktır.Bir aydır hiç Kuran-ı Kerim okumuyorsan, o ilk kapağını açıp okuyacağın bir sayfa benim kanaatimce sadece bir sayfa değildir.Başka zamanlarda yaptığın büyük fiillerden bile çok daha yüksektir.Çünkü yeniden var olduğunuzu gösteriyorsundur.Yeniden sahaya girdiğini gösteriyorsundur.Bu devreye girdiği zaman da eğer burda benim padişahım akılsa bu sefer de tam aksine nefs kaçacak delik arıyacaktır.Bir yerden sonra eğer kullanmayı bilirse nefsin bütün askerlerini kendi safına çekerse zaten meydan muharebesinde savaşacak kimse olmamakla beraber büyük fiilleri de gerçekleştirmiş olacaktır.


Şimdi biz bu meydan muharebesinin neresindeyiz? Hangi tarafındayız? Neler var bu iç muharebede nefsimiz aklımız latifeler ne tarafta? Eğer hakkaten akıl kalp vicdan köşeye sinmiş ve bir fırsat bulamıyorsa ortaya çıkmak için.Birşey söyleyim mi? Bizim 24 saatimiz de müsait olsa o ibadet bize ağır gelecektir.Hayır yapamam diyeceğimdir.Gerçekten müsait olmuyorum vaktim yok diyeceğim.Lakin eğer ben burda aklı padişah yaparsam bu sefer tersine dönecektir.


Abdulkadir Geylani hazretleri bir yıl boyunca hiçbirşey yemiyor.Bir yıl boyunca hiçbirşey içmiyor.Ben duydum inanmadım sonra gittim bizzat kendim kitaptan okudum.Okudukça öğrendimki bir sonraki yıl ne yiyor ne içiyor ne de uyuyor.Nefsi artık kendi bedeninde durmuyor ve bir sıvı olarak burnundan çıkıyor.Yani bence nefs dediki benim burda ne işim var ya? Ne yiyor ne içiyor ne uyuyor.Harabelerde.Ama öyle olduğu zamanda manevi lezzetler yetiyor insana en az kendini ilerletecek kadar.


Üstad diyorki insanın gıdaya ihtiyacı olduğu kadar ruhun dahi gıdaya ihtiyacı vardır.Eğer insan nefs cenabından doyurulmazsa akıl ve ruh canibinden zevkini arayacaktır.Oraya yönelecek ordan zevkini ayıracaktır.Fakat sen nefsine her istediğini ver ver ver biyerden sonra büyütürsen öteki de kaçacak delik arayacaktır.


İşte ben o yüzden bazen 1 okuyosan 3, 3 okuyosan 5 oku diyorum.Arttırdıkça hakimiyeti aklın kalbin vicdanın eline veriyorum.Bu sefer akıl devreye girdiği zaman dönüp diyorki ya sen napıyorsun şunu yapma şu eğlence için senin sarfettiğin şeye bak.Hakkaten insanın bazen kendi fiilleri çok komik geliyor.Yargılıyor.


Ya şu kısacık dünya hayatında duruyorsun.60 bilemedin 70 senelik bir ömrün var fakat öteki tarafta ebedi bir hayatın var ve sen bunu ahirete hiç meyil etmeden mi yapıyorsun? Tamamen dünyaya mı sarfediyorsun? Bazen çok komik gelebilir.Yani ilerlerse akıl iyice devrede olursa yaptığı yanlışı çok iyi farkedecektir.Gittikçe ahirete yönelecektir.Ağırlığını verecektir.Ama ben uzun süre birşey okumuyorsam uzun bir süre ibadet etmiyorsam İslam ahlakı anlatmak olsun fiil tebliğ hepsi girer bunun içine ki ben bunları yapmıyorsam uzun süredir artık en ufak şey bile bana ağır gelmeye başlar.


Niçin anlatıyorum şimdi bunları? Herşeyin ağır gelmeye başladığı esnada vaktim yokun müsait değilimin yanlış yorum olduğunu göstermek için.Çok ters birşey belki ama 1 i yapmakta zorluk mu çekiyorsunuz o zaman 5 i yapın.Sözüm tam olarak bu.Çünkü zaten 1 olduğu için savaşamıyoruz.1 olduğu için yapamıyoruz belki onu.Çoğu yapan insanlar çok daha rahat yapıyorlar değil mi? Bazen görüyorum geceli gündüzlü koşturan gecesini sabahına katan insanlar var.Bir bakıyorum ki günlük hayat içerisindeki zihni sadece iş ve hizmet ile meşgul.Ama yeni bir iş çıksa yeni bir hizmet olsa yine bakıyorum en ziyade o insanlar atılıyor.Ya şimdi diyeceksinki ne ile alakalı? Bakın miktarla değil.O insanlar ruhunu kalbini ona alıştırdığı için o kıvama getirdiği için onu rahatlıkla yapabiliyor.Askeri var askeri.Savaşıcak askeri var.Kendisini oraya çekmiş.1 i yapmaktan zorlanıyorsam 5 yapacağım.Kendimi buna alıştıracağım.Alıştıktan sonra gittikçe meydan bana kalacak.


Hadis-i şerif derki cennet nefse ağır gelen şeylerle süslendirilmiştir.


İlk meydan muharebesinden o köşeye sinmiş siz meydana çıktığınız zaman illaki bir tokat yersiniz tabi.Bir iki şamar birkaç darbe alacaksınız.Yahu bu kaçınılmaz birşey.Ağır gelir güç gelir çok da kolay birşey beklemeyin.Ama bilin.Üstüne üstüne gittikçe nefs kaçacaktır.Aynı zamanda böyle bir korkaklığı var.İyice üstüne giderseniz daha fazla efor sarfederseniz korkar.


Diyorumki canımın içi bak sen 1 i yapmayı teklif edersen nefs geri çekilmez döver seni ama 5 yapmaya çalışırsan korkutursun onu geri vites yapmaya zorlarsın.Yaptığımız işler ibadetler ne kadar miktarı ney lütfen bunu bir tekrar gözden geçirelim ve bunun gerçekten zamanla olan bağlantısından daha ziyade daha ehemmiyetli bir püf noktasının olduğunun farkına varalım.Aynı iş aynı okuldan çıkan insanlardan biri 3 ü yapamazken diğeri 33 e bana mısın demiyor.Yakınacak olan insan zaten heryerden yakınır.Ama yapacak olan insan da herşeyi yapar.Ben ordan ritmimi bulup yakaladığımda neyi niçin yaptığımın farkına vardığımda nefs kenara çekildi mi? Çekildi.Ya ben işten eve geldiğimde içimde senin gibi yüksek meydan muharebeleri yokki.Süt liman bir ortam var içimde.Belki de evde yapmış olduğum o ibadet ya da fiil beni dinlendiriyor.Ayet-i kerimede de şöyle geçer : Bir işten yorulduğunuzda hemen başka bir işe atılın.Farklı bir işle meşgul olmak farklı birşeye yorulmak dinlendiriyor insanı.Eğerki şu pozisyondaysak o kitabın kapağını açmak çok zor bile olsa açın hemen okumaya başlayın.Ertesi güne kapağını açmak en az yüzde 50 daha rahat olucaktır.Bidaki güne daha rahat sonra daha rahat derken bu fiil senin için artık ekmek yemek su içmek kadar basitleşecektir.Bir insanın zihni sürekli ibadetler etrafında dönerse o insana hayat çok daha rahat olucaktır.Bakın yoksa hergün kendi içimizde bizzat kendimiz harbi başlatmış oluruz.Eğer ben ibadetlere ağırlık vermezsem hergün kendi harbimin altına kendim imza atmış olurum.


Fiziki olarak dinlenmek kolaydır.Haftasonunu birgün kendine ayırırsın rahatlarsın.Ritmini buldun mu Allah kolaylığını ferahlığını verir zaten.Gider özellikle benim vaktim yok müsait değilim dersen zaten hükmen malup çıkarsın o harpten.Kendinize bir program belirleyin ben bunları bunları yapacağım deyin ama basit olmasın.Bakın bir süreden sonra onun külfetini zorluğunu çekmezsiniz safhasını sürersiniz.Benim tavsiyem şu meydan muharebesini bitirelim artık.Askerler bir tarafa geçsin yek olsun.Bu yoğun çalışmayla hem dünyamızı hem ahiretimizi kurtaralım.Aksi takdirde nefs her zaman konuşup birşeyler söyleyecektir her zaman saldıracaktır.İstediğini verirsen her zaman başka uğraşlarla beyhude meşgul olacaktır.


Daha lise yıllarımdı okul tatil oluyordu.O zamanlardan fotoğraf karelerini şuan hatırlıyorum da biri var yazın tatile gidiyordu.Biri varki boşta oturuyordu.Öteki var çalışıyordu.Biri de varki iki misli çalışıyordu.Şimdi o normal çalışan hep o boşta durana özeniyordu.Ulan diyor millet yazın ne güzel tatil yapıyor.Oh ne güzel Mersin bee.Adama iki gün tatil versen havaya uçacak.Ama gidiyorsun o yazın hiç çalışmayan boşta oturanı dinliyorsun ki ya müthiş canım sıkılıyor arkadaşlar tatile gidiyor biz evdeyiz burda boş boş oturuyoruz diyordu.Onun evdeyiz sıkıntıyla sınanıyoruz dediğine öteki adam özeniyordu.Eminim ki tatile gideni dinlesen her yaz aynı yere gidiyoruz başka biryer yok mu yaa diyecektir.Ben de hep o normal çalışanlara özenirdim.Falancaya baksana sabah şunda gidiyor akşam bunda geliyor oh kebaap derdim.


Diceğim o ki ya bunun bir sonu yokki.Kim halinden memnun burda sorarım sana ey okuyucu? Ben nefse orda istediğini versem o orda durur mu sanki.Nefs her zaman senden bir adım ister.İstisnasız neyi verirsen ver senden bir adım daha talep eder.O yüzdendirki çok zenginlerin sofrası muhteşem bir şekilde donanmış bile olsa bir yerden sonra lezzet vermez başka bir arayış içerisine girilir.Ama evinde sadece çorbası üstüne de cüzi bir çeşidi olan gönlü zengin insanlar ordan daha fazla lezzet alabiliyorlar.Madem bu nefs nankör halden anlamıyor madem hiçbir şekilde kanaat etmiyor yani yakınacaksa bari vermeyim de hak etsin değil mi? Lakin görüceksin o söndükçe söndükçe hakimiyet diğerlerinin olacaktır.Meydan muharebesi de bitecektir.Buraya ağırlığını koyacak bir padişah lazım o da olursa Allahın izniyle herşey biter.Nefs ki önce geri çekilecek sönücek ufalıcak sonra bilmukabele ibadeti ebediyeti arzulayacak.Tamamen yok etmiyoruz yani.Şimdi tabi nefsi yok edenler de var.


Abdulkadir Geylani hazretlerinin nakşibendi tarikatının esası 4 tür.Der tarik-i Nakşibendi lazım amed çar terk.Terk-i dünya terk-i ukba terk-i hesti ve terk-i terk.Dünyayı terkedeceksin.Ahireti terkedeceksin.Kendi benliğini terkedeceksin.Sonra vay ben ne kadar çok şeyi terketmişim ne mübarek adamım deme diye sonra terk ettiğini de unutacaksın.Onu da hatırlayıp gurura girmeyeceksin.Bu dünyadan tamamen elini çekmek demek.Ama sahabeler de aynı dünyayla iç içe yaşamışlar ve o evliyaların en büyüğü sahabelerin en küçüğüne yetişebilen bir derecede değil.Neden? Çünkü sahabeler nefsin askerlerini de kendi saflarında savaştırmayı çok iyi bilmişler.Ama diğer inzivaya çekilen tarikat ehlileri ve evliyalar bütün askerlerini öldürmüşler.


Gelelim nefs ile takvaya çıkmaya.Takvadaki mana genelde ibadet etmek olarak bilinse de asıl manası haram ve günahlardan kaçınmaktır.Yani diyelimki 10 tane haramla karşılaştın 3 tanesinden kaçtın ama aynı zamanda da 10 kere ibadet ettin.Öteki tarafta 10 haramın 10 tanesinden de kaçtın ama 1 kere ibadet ettin.İkinci durum ilk duruma göre daha takvalıdır çünkü takvada haram ve günahlardan kaçınma baz alınır.Şöyleki bir insanın takvası yoksa ama aynı zamanda ibadet ediyorsa dibi delik bir kovayla su taşımasına benzer.Kovanın dibi delikse üstüne istediğin kadar suyu doldur ne fayda.Ama kovanın altı sağlamsa ben bir tas bile koysam orda duracaktır.Tabiri caizse bu bir hayat felsefesi.


Üstadımız diyorki bazen küçük birşey büyük bir iş yapar öyle şerait oluyor tahtında az bir hareke sahibini çıkarıyor ta ala-yı illiynin, öyle halat oluyor ki küçük bir hareket kasibini indiriyor ta esfel-i safilin.Çok gariptir hayatta bazı ince nüanslar küçük görünür fakat bir tek cümle bir tek fiil bir tek tecrübe insanı en yukarılara çıkarır ama bazen de oluyor ki tek birşeyi gözden kaçırmak gafletine düşmek gafil durmak duyarsızlaşmak en aşağılara indirir.


Şunu da düşünüp masaya yatırmak lazım.Amerikada yılda 40 bin genç intihar ediyor.İstatistiksel olarak 100 binde 13 gibi bir rakam ortaya çıkıyor.Tabi amerikadan daha yüksek oranda olan ülkeler de var.Bu arada türkiyede 100 binde 2.Ama neden amerikada böyle? İstediği gibi harama günaha zinaya giren istediği gibi içki uyuştucu içen, hasbelkader kendim de amerikada bulunduğum zamanda görmüştüm kaliforniada ve böyle birçok eyalette belli bir doza kadar uyuşturucu legal yani bakkaldan sakız alır gibi alıyorsunuz ve amerika hayat standartları yani yaşam kalitesi olarak türkiyenin 10 katı bir düzeyde.Hani bütün istekleri yerine geliyor da niye intihar ediyor bu insanlar? Çünkü bu harp böyle idare edilmez.Bu harbe böyle komutanlık yapılmaz.Eğer bu harbi böyle idare edip yönlendiriyorsan malup olursun.Biraz da şöyle düşünelim akıllı olan sadece biz değiliz.Bir insan kolay kolay intihar etmez.Ben de sen de mazide nice sıkıntılar çektik ve çekeceğiz de.Ama ben bu yazıyı yazıyor sen de okuyorsan intihar etmedik doğru mu? Çok büyük olayların da belki içerisinden geldik geçtik bunaldık ama hiçbiri intiharlık olmadı.Birşeyi kabullenmem lazım.Demekki intihar edenin derdi benimkinden daha büyükmüş.Demekki kendi içinde daha fazla sıkıntısını yaşıyormuş.Hani benden kıyasla onun iç dünyasındaki sıkıntı onu benden daha çok daraltmış ki canından bezmiş artık.İntihara doğru sürüklemiş onu.Neden? Çünkü o adam kalpten kaybediyor.Çünkü hayat sadece yiyip içip eğlenmek değil bir işe girip yüklü bir maaş son model bir araba alıp ev taksidine girmek hiç değil.Sadece eğlenmeyi düşünürken ceremesini, büyük çilesini çekiyor.Allah diyorki ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım bu da yetmiyor kalpler ancak Allah'ı zikretmekle tatmin olur diyor.Namaz kılarsın oruç tutarsın birine bir hakikati anlatırsın bir tebessüm edersin bir mecliste bulunursun bunlar hep zikirdir.Allah diyorki kalp ancak bununla tatmin olur başka arayışlara boşuna girme zaten vaktin, ömrün, sermayen kısıtlı.Fakat sen ama Allah'ım şey Allah'ım diye mırın kırın eder isen yaa bırak bu işleri.Allah ortaya bilgi koymuş sen üstüne başka bilgi koyuyorsun.E o zaman gel buyur sahne senin rol senin tecrübe et bak sonunda ne oluyor.


Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz farayizle alırsınız.Öteki bana sıkıntı üstüne sıkıntı doğurur mahveder.Avrupada intihar etme yerleri var.Gidip müracaat ediyorsunuz.Diyorsunuzki ben intihar etmek istiyorum.Evet buyrun hanımefendi beyefendi ne zaman nerde diye çok güzel karşılıyorlar.Şu gün gelelim müsaitse falan fişmekan.Hani intihar etcen ama kimsenin başına bela olma gel şu köşede kenarda napıyorsan yap.Bir de seni araştırmayalım bunu kim öldürdü diye.Yani bence de çok mantıklı şurda boğaz köprüsünde trafiği felç edeceğine planlı programlı tertemiz.İntihar edenlerin genelde arkada bıraktıkları izdüşümde hayatın bütün lezzetlerini tattıklarını bir de ölümü denemek istedikleri yatar.Ya şimdi düşünüyorum da herşeyi denedin yetmedi bir de ölümü deneyim dedin ve ölümü de tattın eyvallah da tadı nasıldı diye de soramıyorki insan.Ben de buna tutuluyorum.


Bak şuan çok kritik birşey söylüyorum sana.Mesela hayat çok güzel giderken bazen 2-3 saniyede altı üstüne gelebiliyor değil mi? Diyelim ki birisi çok kötü bir söz söyledi ve izzetinize dokunacak bir hareket yaptı.Neden biliyor musun? Baş varya baş bildiğin başın, bir batma yükü kaldırır hem de ağırlıklarca.Birşey olur mu? Ölür müsün abi? Ölmezsin.Kocaman yükleri al başına kaldırabilirsin.Ama ya göz? Ya beyin? Bir tek tane kıl kaldırabilir mi sence? Bir tek tane kıl onun ölümüne yeterli oluyor mu? İnsanda da öyle latifeler varki göz gibi beyin gibi hassastır.Eğer bir insan gelir o kişinin o latifesine o duygusuna dokunur onu rencide ederse hayat fonksiyonlarıyla oynar.İşte bu ruha bağlı olan lezzetler bunlardır.Kişi ruhuna bağlı olan lezzetine kılı dokundurdu mu bitirir onu mahveder.


Üstadımız sürgün edildiğinde sorguya alındığı zaman onu gören komiserlerden biri anlatır.Der ki tırnakları lamba gibi ışıl ışıl parlıyordu gözleri de motor gibi fıldır fıldır dönüyordu.Bakın kimi göz var sönük kimisi de böyle fıldır fıldır.Çünkü saadet var huzur var.Üstadımız, seni öldüreceğiz dedikleri zaman da korkmuyor çekinmiyor ve ne diyor: Elinizden geliyorsa beni vicdanen tazip ediniz(cezalandırınız).Vicdanıma azap çektiriniz.Öbür türlü azap bana azap değildir diyor.Çünkü vicdana gelen sıkıntı insanı rahatsız eder.Yoksa hapsetmişsin sürgüne göndermişsin bunlar fiziki şeyler.Ama ruhuna giren ufacık bir ağrı seni yıpratıyor.Bakın dikkat yemek içmek eğlence fiziki keyifler insanları yıpratamaz burdan gelen ziyade şeylerle o ruha gelenler insanları yıpratır.Vicdanen yapması gereken bir iş var ve yapmıyorsa yıpranır.İzzete bir halel getiriyorsa küçük düşüyorsa yıpratır.Üstadımız da ölümden korkmuyor ve rahatsız olmuyor.


İngilizler İstanbulu işgal ettiklerinde dalga geçermişcesine size 6 soru 600 kelimelik de cevap isteriz dediklerinde halk cayır cayır bununla uğraşıyor.Zaten işgal etmişler bastırmışlar tepemizdeler daha ne suali ne cevabı.Üstadımız halka diyorki düşman sizi yere yatırmış pis çizmeleriyle boğazınıza basıyor siz düşmandan aman dileniyorsunuz, ya cesedinizden önce ruhunuz ölür ruhunuz.Tükürün o ingiliz laininin hayasız yüzüne bırakın cesediniz şehid olsun ruhunuzu da kurtarın.Ben onların suallerine değil 600 kelime 6 kelime tek kelimeyle dahi cevap vermem.Tükür o ingiliz laininin hayasız yüzüne ama Hakk namına hakikat namına diyerekten Rutubat-ı sitte isimli bir eseri yazıp yayınlıyor.Ama bakın dikkat birşeyden çekiniyor kabullenmiyor.Bir yükü üzerine almıyor.Ne yüküdür o? Düşman beni yenmiş 6 soru soruyor ezecek küçük görecek tahkir edip aşağılayacak ben de aman dileneceğim.


İşte bu ruha ağır gelir arkadaş.Bediüzzaman hazretlerinin hayatını yaşayışını biliyorsanız az çok ingilizler işgal ettiği zaman, aman efendim canım efendim hemen tamı tamına 600 kelimelik cevap vereceğiz dese, o göz o kılı kaldırmaz.O beyin o kılı hiç kaldırmaz.O yüzden islami bir ahlak özelliğidir kasvettir.Biri sizi aşağı çekiyorsa üstten bakıyorsa ezmeye çalışıyorsa ona karşı dik durun.O yüzden de islamiyette zayıf insanın güçlü insana karşı dik durmasına izzeti nefs derler.Bir insan burdan taviz vermezse hayatının rahatına erer.Üstadımız diyor ki ekmeksiz yaşarım ama hürriyetsiz yaşayamam.Ama kendimiz de şunu bilelim ki ben zayıfken küçük pozisyondayken biri beni yemeye çalıştığında dik durursam benden küçükleri de ezmeye çalışırsam onların da dik durması lazım.Onun da kendi izzeti nefsini bana karşı göstermesi lazım.La ilahe illallah diyoruz ya manalarından bir tanesi de budur.Çünkü ben Allahtan başka ilah tanımam.Beni ezip aşağılık pozisyona düşürcek ben de ondan aman dilenicem falan fistan.


Kimse ilah değil.Ama ben de kimseye ilah değilim.Zayıf insanlar güçlülere karşı dik durmalıdır.Güçlü de zaten güçlüdür zayıfa karşı mütevazi olmalıdır.Ben benden küçük biri geldiğinde ben ona mütevazi yaklaşacağım.Büyüklüğün alametidir bu.Yanlış mı yaptı bana, ya ben büyüksem büyüklüğün gerektirdiği üzere onu affetmem gerekir.Aksi takdirde ne anlamı kalırki.Ama biri de geldi beni ezmeye çalıştı o zaman ona karşı kendi izzeti nefsim devreye girer.Sana saygısızlık hürmetsizlik etmiyorum ama yaptığın fiilin karşılığı budur deyip orda dik durabilmektir.Edepsizlik hürmetsizlik yapmadan sağlam kalabilmektir.Bir insan kendi ruhunu şu iki tane kıstas arasında korumakla mükellefdir.Öteki türlü tevazu ettiğinizi sanmayın zillet altına girmiş olursunuz.Ezmeye çalışan bir insana aman dilemek zillettir tevazu değil.Ha ben alçak gönüllüyüm bişey demem dersen kusura bakma ama zillete düşersin orda.Allahın sana bir emaneti var sen de emanete bakmakla yükümlüsün ve ne olursa olsun emanetini koruyacaksın.


Nefsine hakim olan sıratı geçmiş sayılır.Nefsine mahkum olansa cehennemde ayılır.


Her nefesinizde nefsinize yenilmemek üzere.


Selametle.

Kaynakça

Dergah